DİĞER

Stockholm Ulusal Müzesi soygunu Dünya'nın en büyük soygunları arasında

Hollywood filmlerini aratmayacak kurgularıyla dudak uçuklatan gerçek soygunlar…

Çalınan kraliyet mücevherleri "Madem soygun yapacağım, en büyüğünü çalayım." diyen Thomas Blood, 1671 yılında İngiltere kraliyet mücevherlerini çaldı. Bir kostüm giyen Blood, karısı gibi davranacak bir fahişe ve yeğeni gibi davranacak genç bir adam kiraladı ve takma bir isim kullanarak mücevherlerin koruyucusu Talbot Edwards'la bir görüşme ayarladı.

Buluşma sırasında Talbot'u yere seren Blood, mücevherleri çaldı. Kralın şansına üç hırsız fazla uzaklaşamadan yakalandılar. Kaçmaya çalışırken muhafızar tarafından yakalanan üç hırsız derhal kralın huzuruna çıkarıldı. Kaderin tuhaf bir cilvesi olarak Kral II. Charles hırsızların cüretinden ve planlama yeteneklerinden etkilendi ve canlarını bağışladı. Üç hırsız, yaşamlarının geri kalanını geçirmek üzere İrlanda'ya gönderildiler.

Mona Lisa'yı çalmak Dünyanın en bilinen tablolarından biri olan Mona Lisa, şimdiye dek birçok hırsızın hayâllerini süsledi ancak bunlardan yalnızca bir tanesi bu esrarengiz gülüşlü hanımı evine götürmek için yeterli cesareti toplayabildi.

Vincenzo Peruggia, 1911 yılında Louvre Müzesi'nin koridorlarına adım attığında aklında tek bir şey vardı: Mona Lisa'yı çalmak. Peruggia aslında Louvre'da çalışan görevlilerden biriydi. Bir Pazar günü müzenin kapanış saatini bekledi, su içmek için kısa bir süre salondan çıkan güvenlik görevlilerini kollayarak Da Vinci'nin şaheseri Mona Lisa'yı duvardan indirip kaptığı gibi kapıdan çıkıp gitti.

Peruggia tabloyu tam iki yıl boyunca evinde sakladıktan sonra bir sanat galerisine satmaya karar verince yakayı ele verdi. Sanat galerisinin sahibi derhal polise haber verdi, Peruggia yakalandı, Mona Lisa ise gerekli onarımlardan geçtikten sonra evine, Louvre Müzesi'nin duvarına geri döndü.

Büyük tren soygunu 8 Ağustos 1963, sabahın erken saatleri… Bruce Reynolds'un öncülük ettiği 15 adam, Glasgow ile Londra arasında işleyen posta trenini hedef alırlar. Bridego Trenyolu Köprüsü'ndeki (fotoğraftaki köprü) sinyalizasyon sistemini sabote eden grup treni soyup, bugünün parasıyla 80 milyon dolara denk gelen 2.6 milyon sterlinle olay mahallinden sıvıştılar.

Çete üyelerinin çoğu saklandıkları yerlerde yakalanarak suçlu bulunarak mahkûm edildiler. 1963 yılında gerçekleştirilen bu soygun, 1800'lü yıllarda Vahşi Batı'da düzenlenen posta arabası soygunlarını hatırlatmıştı.

Uçağı soyup paraşütle ortadan kaybolmak 1971'in Şükran Günü bir adam, Portland'dan Seattle'a giden uçağa biner. Uçuşun ortasında bir uçuş görevlisine küçük bir not verir. Notta, yanında bir bomba olduğu ve eğer kendisine 200 bin dolarla bir de paraşüt verilmediği takdirde uçağı havaya uçuracağı yazmaktadır. Parayı alan adam, uçağın 94 yolcusunu bırakır ve pilota da Meksika'ya doğru uçmasını söyler.

Washington'ın güneybatısında uçaktan atlayan adamı bir daha gören olmaz. Sıradan giysiler giyen, normal görünümlü bu adamın ayırıcı herhangi bir özelliği tespit edilemez. Büyük bir insan avı başlatılır, adam her yerde aranır anca D.B. Cooper adlı bu adamı hiç kimse bulamaz.

Tucker Haçı hırsızlığı 22 karat altın ve zümrütten oluşan haç, 1594 yılında San Pedro'daki bir gemi kazasında denize karıştı. Kaşif Teddy Tucker, 1955 yılında bir dalışta bu haçı bulana kadar da suların altında kaldı. Haç bulunduktan sonra 'en değerli keşif' ünvanını aldı ve o günden itibaren kaşifi Tucker'ın adıyla anılmaya başlandı.

Bermuda'da bir müzede sergilenen haç, 1975 yılında buradan çalındı. Hırsızlar haçın yerine ucuz bir replikasını koymuştu. Polis yaptığı incelemeler sonunda haçın hırsızlar tarafından eritildiğini ve üzerindeki zümrütlerin de ayrı ayrı satıldığını farz etti.

Maymun Vazo hırsızlığı En büyük değerli obje soygunlarından biri 1985 yılının Noel arifesinde Mexico City Ulusal Antropoloji Müzesi'nde gerçekleşti. Bu soygunda içinde yeşim, altın ve Aztek ile Maya uygarlıklarına ait değerli mirasların bulunduğu 140 parça eşya çalındı. Hazinenin en değerli parçalarından biri ise maymun şeklindeki bir vazoydu. Tek başına vazonun değeri tam 20 milyon dolar ediyordu. Hırsız ya da hırsızlar bu değerli mirasları çalmak için yedi adet cam paneli kaldırmışlardı. Parçaların birçoğu 1989 yılında bulundu ancak parçalardan beşi hâlâ kayıp. Olur da maymun şeklinde bir vazo görürseniz aklınızda bulunsun…

Isabella Stewart Gardner Müzesi soygunu Tarihin en cüretkâr ve en başarılı sanat soygunlarından biri, 17 Mart 1990 tarihinde Boston'da gerçekleşti. Polis kıyafeti giymiş iki adam, Boston'daki Isabella Stewart Gardner Müzesi'nin kapısından içeri girdi, içerdeki güvenlik görevlilerini bağladı ve değeri toplam 300 milyon dolar eden 13 tabloyu alarak kayıplara karıştı. Bu tabloların içinde bir Rembrandt eseri olan 'Storm on the Sea of Galilee' de bulunuyordu.

Soygunun üzerinden 25 yıl geçti ancak ne hırsızlar ne de çaldıkları eserler bulunabildi. Polis hâlâ bu soygunla ilgili bilgi vereceklere 5 milyon dolar ödül vaadediyor.

Stockholm Ulusal Müzesi soygunu 22 Aralık 2000 tarihinde üç hırsız, İsveç'teki National Museum in Stockholm'den üç tablo çaldı. Müzenin önündeki yolu arabalarla kapatan hırsızlar, dikkati dağıtmak için bu arabaları havaya uçurdular. Müzenin güvenlik görevlileri ve ziyaretçiler patlamayla meşgulken hırsızlar da içeri girerek bir Rembrandt iki de Renoir tablosunu çaldılar.

Polis arabalarını yavaşlatmak için yola çivi döşeyen hırsızlar, kendilerini bekleyen sürat motoruna yürüyerek gittiler. Olaydan sonra 8 kişi tutuklandı. Eserlerden ikisi ele geçirildi ancak üçüncüsünün akıbeti bilinmiyor.

İngiltere'de bulunan The Whitworth Gallery, 2003 yılında iyi bir ders aldı. Cesur bir hırsız galeriden bir Gaugin, bir Van Gogh bir de Picasso tablosu çaldı ancak bunları evine götürmek yerine galerinin tuvaletine bıraktı. Tabloların yanında bir de not vardı: "Bunu hırsızlık amacıyla yapmadım. Yalnızca acınacak durumdaki güvenliğinize dikkat çekmek istedim."

Tablolar iki hafta sonra eski yerlerine konuldu ve müze derhal güvenlik sistemini yeniledi. 'Çalınan' parçaların değeri neredeyse 7 milyon doları buluyordu.

Antwerp elmas soygunu Belçika'nın Antwerp kenti, dünyanın elmas borsası başkenti ve bu nedenle mükemmel bir suç için mükemmel bir yer. 2003 yılında Antwerp Elmas Merkezi, ısı dedektörleri, sismik sensörler ve 100 milyon kombinasyondan oluşan kilitlere rağmen soyuldu.

Hırsızlar 100 milyon dolar değerindeki elmasla kayıplara karıştılar. Leonardo Notarbartolo adlı bir adam çetenin lideri olarak yakalandıysa da ortaklarını ele vermedi ve elmasların yerini de asla söylemedi. Bir süre sonra şartlı tahliyeyle hapisten çıkan Notarbartolo, röportajlar ve film haklarıyla hâlâ olayın meyvelerini toplamaya devam ediyor.

Tünel kazarak banka soygunu 2005 yılında 10 kadar hırsızdan oluşan bir çete, Fortaleza, Brezilya'daki bir evden, Banco Central'e bir tünel kazdılar. Kazı bittikten sonra bir hafta sonu tünelden bankaya sızdılar ve 65 milyon dolar çalarak ortadan kayboldular. Bir Hollywood aksiyonu gibi görünse de bu olay film değil, gerçekti.

Kiralık işçileri kullanarak banka soygunu Çetesi olmayan bir hırsız, soygunda ona yardım etmesi için birilerini bulması gerekse ne yapar? Mesela gazeteye ilân verebilir. 2008 yılında Seattlelı bir adam, bir yol çalışması için işçi aradığını belirten bir ilân verdi. Yol çalışması bir bankanın önünde yapılacak, işçiler sarı yelek giyecek, iş gözlüğü ve solunum maskesi takacaklardı. Aranan işçiler bulundu ancak gerçekte yaptıkları şey yolu kazmak değil, bir soygunda yem olarak kullanılmak oldu. İşçilerle benzer kıyafetleri giymiş bir adam çalışmanın ortasında geldi, korumaları geçti, çaldığı parayı zırhlı bir araca koydu ve oradan uzaklaştı. Anthony Curcio adlı soyguncu daha sonra olay yerinden alınan DNA örnekleri sayesinde yakalandı.

Paris'te müzeden çalınan beş paha biçilemez tablo The National Museum of Paris, 2010 yılınan Mayıs ayında sanat dünyasının en büyük soygunlarından birinin hedefi oldu. Tek bir kişinin gerçekleştirdiği soygun, hırsızın müzenin bir camını kırıp içeri girmesi ve beş başyapıtı çerçevelerinden keserek çalması şeklinde gerçekleşti.

Hırsız müzeden bir Picasso (Le pigeon aux petits pois), bir Matisse (La pastorale), bir Fernand Léger (Nature morte aux chandeliers), bir Amedeo Modigliani (La femme à l'éventail) ve bir Georges Braque'ü (L'Olivier près de l'Estaqu) yürüttü. Soygun sırasında müzenin alarm sisteminin çalışmadığı fark edildi. Hırsız asla bulunamadı ve elbette yürüttüğü, toplam 100 milyon euro değerindeki eserler de.