Elbette soru ve cevaplar kısmına geçmeden önce birkaç bilgi vermekte fayda var. Bu nedenle ilk önce şu sorularla başlamak yerinde olur: İsveç İstanbul Başkonsolosluğu neler yapar; niçin vardır ve İsveç’in Türkiye’de kaç resmi kurumu bulunmaktadır?
İsveç’in Türkiye’deki resmi kurumları aslında çok da fazla değil, ama yaptıkları iş oldukça büyük. Ankara’da bulunan İsveç Büyükelçiliği dışında dış ticarette Türkiye ile ticaret hacmini arttırmak için Ticaret Müşavirliği tarzında bir kurumları bulunuyor. Bunun yanı sıra İsveç İstanbul Başkonsolosluğu ve bir de yine İstanbul’da, “İsveç Araştırma Enstitüsü” bulunuyor. Bu birimlerin her birinin kendi içinde bazı görevleri bulunuyor. Göç konuları başta olmak üzere, eğitim, iş dünyası, moda, azınlıklar ile ilgili araştırmalar ve basın özgürlükleri başta olmak üzere birçok alanda çalışmalar yapılıyor.
Röportajı gerçekleştirirken, siz değerli okurlarımızın sormak istedikleri soruları derledik ve Bay Odlander’e toplamda 11 adet soru yönelttik. Bu sorulara ilave olarak, görüşmenin kendi doğallığı içerisinde de bazen yeni sorular sorduk. İşte tüm o ayrıntılar şöyle;
Semihhan AYDEMİR: Sosyal demokrasinin merkezi olan İsveç’te gerçekleşen son seçimleri, Sosyal Demokrat Parti kazandı. Ancak seçim sonrası hükümetin bütçe önerisi Parlamento’da kabul edilmedi ve normalde 2015 Mart ayında yeni bir seçimin gerçekleşmesi bekleniyordu. Ne oldu da bu seçim kararından vazgeçildi? Ayrıca, sağ partilerin hayır dediği bir hükümete, daha sonradan yeniden destek vermeleri ne anlama geliyor?
Jens ODLANDER: İsveç gündeminin önemli bir parçası olan seçimlerde sol kanadın kazanması sosyal demokrasi yapısı güçlü olan bir ülkede oldukça normaldir. Parlamento kararları bağlayıcıdır elbette ancak daha sonra muhalefet, iktidar ve diğer partilerin görüşmeleri ile birlikte bir mutabakat sağlandı. Bu tahminimce iyi oldu. Zira yeni bir seçim ülke için ek maliyet ve siyasi istikrarsızlık anlamına geliyordu. Politikacılar bunu fark etti ve buna karşı gereken önlemi aldı.
Semihhan AYDEMİR: İsveç’te son dönemde camilere yönelik bazı ciddi saldırılar gerçekleşti. Örneğin, orada yaşayan Müslümanları tahrik edecek şekilde inançsal değerlere saldırılarda bulunuldu. Tüm bunlardan, İsveç’te yaşayan Türk ve Müslüman toplumu oldukça tedirginlik duyuyor. İsveç gibi demokrasisi gelişmiş, insan ve inanç özgürlükleri noktasında örnek gösterilen bir ülkede bu tarz saldırıların meydana gelmesi ne anlama geliyor? Bu konudaki görüşleriniz nelerdir?
Jens ODLANDER: Şiddet ve terör her yerde ve kime yapılırsa yapılsın aynıdır. İsveç’te gerçekleşen cami saldırıları alışık olduğumuz bir durum değil. Biliyorsunuz İsveç’te Neonazi mensubu küçük gruplar var ve genelde bu tarz saldırıları yeni yıl döneminde yapıyorlar. Bu saldırılar, İsveç toplumunun benimsediği veya yaptığı saldırılar değil. İsveç ülke olarak inanç ve özgürlükler noktasında en gelişmiş ülkedir. Dolayısıyla bu tarz saldırıların kabul edilebilmesi mümkün değildir. Bunların ötesinde, bu tür olayların olmaması için güvenlik tedbirlerinin arttırılması gerekiyor. Bu yönde de çalışmalar olduğunu biliyoruz.
Semihhan AYDEMİR: İsveç’te oturum ve çalışma için başvuru yapan insanların – özellikle evlilik ve iş bulma aracılığı ile yapılan başvurularda – büyük bir bölümü, son yıllarda işlemlerin çok ağır işlediğini ve oturumların çok geç verildiğini söylüyorlar. Bu durumun nedenleri nelerdir.
Jens ODLANDER: Bizim göç işlemleri ile ilgili bir takım uygulamalarımız var. Normal şartlarda buradan yaptığımız işlemlerde Türk vatandaşlarına genelde 5 ay içinde cevap vermeye çalışıyoruz. Ancak bazı durumlarda bu süreç 5 ay ile 2 yıl arasında değişebiliyor. Geçen yıl Suriye’de yaşanan olaylardan dolayı bir çalışma yaptık ve İsveç’e çok sayıda sığınmacı kabul ettik. Bunların getirdiği iş yükü ile birlikte biraz gecikmeler yaşanıyor. Bir de Türkiye’den vize başvuruları yapan sadece Türk vatandaşları değil, buradan birçok ülkenin vatandaşları aile birleşimi ve ticari oturumlar için başvuru yapıyorlar. Bu nedenle burada da ciddi bir yoğunluk meydana geliyor. İsveç’teki Göçmenlik Dairesi’nin geç cevap vermesi hakkında bir şey söyleyebilmem pek mümkün değil, çünkü onların da kendilerine ait bir çalışma takvimleri ve prosedürleri var. Bununla birlikte, bekleme sürelerinin uzamasında temel neden olarak yoğun göç alımının olduğunu söyleyebilirim. Örneğin, geçen yıl İsveç olarak 80 bin sığınmacıyı kabul ettik. Bu yıl içinde de sığınmacı sayısının aşağı yukarı aynı sayıyı bulacağını düşünüyoruz. Türk vatandaşlarına burada özellikle öncelik olduğunun da bilinmesinde fayda olacağını düşünüyorum.
Semihhan AYDEMİR: Köklü bir geçmişi olan Türkiye ve İsveç ilişkilerinin bugüne uzanan yolculuğunda aynı hassasiyetler korunuyor mu? Buna bağlı olarak bir de 2013 yılında gerçekleştirilen üst düzey resmi görüşmelerle Türk-İsveç yeni işbirliği ve strateji anlaşmaları yapıldı. Genel çerçeveden değerlendirecek olursanız Türkiye ve İsveç ilişkilerinin nasıl değerlendiriyorsunuz ve bu ilişkilerin geleceğini nasıl olacağını görüyorsunuz?
Jens ODLANDER: İsveç ve Türkiye arasındaki köklü geçmişimize dayalı ilişkilerimiz gelişerek devam ediyor. Ticari, kültürel, eğitim ve teknolojik alanlarında birçok çalışmamız bulunuyor. İhracat ve ithalat konularında iki ülke arasındaki gelişmeler oldukça iyi durumda. Biz zaten Türkiye’yi birçok alanda başarılı buluyor ve hatta Türkiye’yi Avrupa’da olan bir ülke niteliğinde görüyoruz. 2013 yılında hızlanan ticari ilişkiler çerçevesinde önemli adımlar atıldı. Özellikle İsveç’ten Türkiye’ye geri dönüşüm teknolojisi ve diğer bazı teknolojik alanlarda güzel katkılar yapılmaya başlandı. Hatta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Kadir Topbaş ile gerek geri dönüşüm konularında, gerekse Büyükşehir belediyesinin bilgi işlem alt yapıları ile ilgili konularda bazı görüşmeler yaptık ve yakında bunların uygulamalarının da başlayacağını umuyorum. İki ülke arasında son yıllarda önemli adımlar atıldı ve atılan o adımların meyvelerini süreç içerisinde iki ülke de toplamaya başlayacak. Türkiye ve İsveç ilişkileri her anlamda üst düzeyde olan ilişkilerdir.
Semihhan AYDEMİR: Türkiye’de şuan faaliyet gösteren kaç İsveç firması var ve bunların toplamda oluşturdukları ekonomik hacim nedir? Yine aynı şekilde, İsveç’te olan kaç Türk firması var ve onların oluşturdukları ekonomik hacim nedir?
Jens ODLANDER: Türkiye’de faaliyet gösteren 200 İsveçli firma bulunuyor, fakat bunların hepsinin adını sırası ile vermem mümkün değil. Ancak moda, otomotiv, teknoloji, ev eşyaları gibi birçok alandaki firmalarımız Türkiye’de faaliyet gösteriyor. İsveç’te büyük yatırımı olan bir tane Türk firması olduğunu biliyorum. Liman işletmeleri alanında faaliyet gösteren Yıldırım Holding İsveç’te güzel yatırımları olan ve başarılı bir firma. Bu tür büyük yatırımların dışında ise daha ziyade küçük çaplı alışverişler yapılıyor. Genel ekonomi hacmi ile ilgili net bir bilgi vermem çok mümkün değil, ancak özellikle iki ülke arasında ihracat ve ithalat noktasında önemli bir yükseliş var. Hatta Türkiye İsveç için Avrupa çerçevesinde Almanya’dan sonra en büyük ikinci ticari ortak konumundadır.
Semihhan AYDEMİR: İsveç, ülke olarak sağlık araştırmaları konusunda çok iyi durumda olan bir ülke olmasına rağmen, uygulamalardan vatandaşların ciddi şikâyetleri bulunuyor. Örneğin, acil servise giden bir hastanın 4 ila 8 saat arasında bekletildiği söyleniyor. Hatta geçen yıl acilde beklerken bazı hastaların hayatını kaybettiği haberlerini de medyadan okuduk. Bu hususta sizin görüşünüz nedir ve sağlık ile ilgili uygulama problemlerinin çözümü konusunda her hangi bir çalışma olup olmadığı hususunda bilginiz var mı?
Jens ODLANDER: Sağlık araştırmaları konusunda İsveç oldukça başarılı bir ülke ve İsveç’in dünya çapında önemli işlere imza attığını herkes biliyor. Sorduğunuz uygulama sorunları ile ilgili birkaç küçük vaka çalışanların dikkatsizliğinden meydana gelmiş olabilir, ama ben bunların genel sağlık alanında sistemsel sorunlardan meydana geldiklerini düşünmüyorum.
Semihhan AYDEMİR: Yine biliyorsunuz, özellikle yaşlılar ve bazı hastalar için Türkiye iklim olarak oldukça önemli bir ülke. Sağlık turizmi konusunda İsveç’in Türkiye’ye ilgisi nedir?
Jens ODLANDER: İsveç’lilerin son yıllarda Türkiye’ye olan ilgisi giderek artıyor. Özellikle turizm anlamında Türkiye dünyaca tercih edilen bir ülke. İklim olarak sağlık turizmine son derece elverişli, ancak özel sağlık sigortaları veya devletin sosyal sigortalar kurumu çerçevesinde Türkiye ile sağlık turizmi konusunda nasıl uygulamaları olduğu konusunda net bir bilgi sahibi değilim.
Semihhan AYDEMİR: İsveç’te Türk vatandaşlarının sahip oldukları Türkiye ehliyetleri bir yıl sonra geçersiz oluyor. İsveç’te yaşayan vatandaşlarımız bu uygulamanın kendilerini itibarsızlaştırdığını düşünüyorlar. Türk ehliyetlerinin İsveç’te süresiz kullanılması veya sıfırdan değil de değiştirilerek kullanılması ve bu durumun düzeltilmesi konusunda her hangi bir çalışma var mı?
Jens ODLANDER: Türk ehliyetlerinin İsveç’te belli bir süre sonra kullanımının geçerli olmaması İsveç ile ilgili bir problem değil. Biliyorsunuz AB kapsamında olan tüm ülkelerde standartlara uygun, yani Uluslararası geçerliliği olan ehliyetlerde bir sorun yaşanmıyor. Türkiye de bu standartlara uygun olarak ehliyet çıkardığı zaman, bu ehliyetler de otomatik olarak İsveç ve diğer Avrupa ülkelerinde geçerli olacaktır.
Semihhan AYDEMİR: Biliyorsunuz İsveç Türkiye’nin Kulu bölgesi için oldukça özel bir ülke ve şu anda yaklaşık 45 bin Kulu insanı İsveç’te yaşıyor. Bunun yanı sıra Olof Palme önemli bir sembol ve Kulu’da onun adının verildiği bir park da bulunuyor. Ayrıca geçen yıl İsveç Kulu Fahri konsolosluğu açıldı. İsveç ve Kulu arasındaki bu bağın daha da güçlendirilmesi için yapılması planlanan yeni bir şeyler var mı? Buna bağlı olarak Kulular için özel bir mesajınız var mı?
Jens ODLANDER: Evet, Kulu oldukça önemli ve Kulu insanı bizim için oldukça özeldir. İsveç’te yaşayan tüm Kulu ve diğer Türk vatandaşlarına “Merhaba” demek istiyorum. Onlara verebileceğim en güzel mesaj şudur: kendileri ile gurur duysunlar. Ayrıca İsveç’e sadece ekonomik açıdan değil, aynı zamanda kültürel katkılarından dolayı da kendilerine teşekkür ederim.
Semihhan AYDEMİR: Biliyorsunuz Türkiye’den İsveç’e göçün 50. Yılı bu yıl. İstanbul İsveç Başkonsolosluğu olarak 50. Yıl kapsamında planladığınız her hangi bir program var mı?
Jens ODLANDER: 50. Yıl kapsamında sadece İstanbul İsveç Başkonsolosluğu olarak değil, İsveç devleti olarak birçok etkinlik ve aktivite gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Gerek Türkiye’de, gerekse İsveç’te gerçekleştireceğimiz programlarla İsveç’te yaşanan 50 yıllık bir yaşamın İsveç’e kattığı değerleri ve İsveç’e sağladıkları katkıları kendi insanımıza anlatacağız. Böylelikle iki toplum arasında daha da yakınlaşma sağlamayı hedefliyoruz. Bunun dışında İsveç ile Türkiye arasında ekonomik, kültürel vb. elçilikler yapan, iki ülkenin yakınlaşmasına ve ilişkilerin gelişimine katkı sağlayan bazı insanları da özellikle onurlandıracak bazı programlar düzenleyeceğiz.
Semihhan AYDEMİR: İsveç’in yeni İskân ve Şehir Planlama bakanı Türk asıllı Mehmet Kaplan’ı ve siyasi çalışmalarını nasıl buluyorsunuz. Gelecekte İsveç’te başbakan olabilir mi?
Jens ODLANDER: (Gülümsüyor...) Kaplan, çok başarılı bir siyasetçi ancak bulunduğu parti İsveç’te iktidar olacak kadar büyüyecek mi emin değilim.
Semihhan AYDEMİR: İsveç nüfusunun yaklaşık yüzde 14’ünün göçmenlerden oluştuğunu biliyoruz. Geçen yıl Suriye’den oldukça büyük bir kitle halinde sığınmacı alındığı da kayıtlara geçti. İş bulma konusunda ve entegrasyon anlamında özellikle son dönemlerde ciddi sıkıntılar yaşanmaya başlandığı söyleniyor. Bugün resmi rakamlara göre en az yüzde 8 oranında bir işsizlik bulunuyor ve bu oranın yüzde 70’inin göçmenlerden meydana geldiğini bir önceki başbakan Sayın Fredrik Reinfeldt de telaffuz etmişti. İsveç’te iş imkânlarının ve yaşam standartlarının arttırılması hususunda yeni hükümetin eylem planları hakkında bir bilginiz var mı veya çözüm üretme konusunda nasıl adımlar atılmalıdır?
Jens ODLANDER: İsveç göçe açık olan ve Avrupa’da en esnek göç politikaları sürdüren ülkedir. Bu nedenle nüfusun önemli bir bölümünü göçmenler oluşturuyor. Hatta Türkiye’den İsveç’e göç etmiş insanlar İsveç nüfusunun yüzde birini oluşturuyor. Tabi göç eden insanların entegre olma süreci ister istemez zaman alıyor. İsveç’te de işsizlik buna bağlı olarak artıyor. İsveç, Amerika gibi hızlı tüketim alanları, restoran veya bazı hazır yemek satan yerler gibi alanlara yatırım yaparak işsizlik oranlarını düşürebilir, ama bu İsveç’in temel yapısına ve insana değer algısına ters olan bir durumdur. Bu nedenle İşsizlik oranının göçmenler arasında daha yüksek olması da gayet normaldir. Çünkü yeni bir yaşama adapte olmak hem kolay değildir, hem de insanların başarılı olabileceği alanlar kısıtlı olabilir. Bir de her insanı memnun etmek mümkün değildir. Kişinin mutlu olma veya iş beğeni noktasında da genel durumu önemlidir. Açıkçası şu anda işsizliğin daha aşağılara çekilmesi için mücadele ediliyor. Daha önce İsveç’te biliyorsunuz göçmenlerin işsizlik durumları çok tartışılabilen bir şey değildi, ama yeni süreçte gençlerin de işsizlik durumu artıyor ve iki kesimi birleştirerek bu bağlamda çözümler aranıyor.
Semihhan AYDEMİR: Avrupa’da zaten var olan İslamofobi, Paris’te Charlie Hebdo Dergisine yapılan terörist saldırı ile çok daha ürkütücü boyutlara tırmanmaya başladı. Biliyorsunuz Paris saldırısından sonra Avrupa’da vize uygulamalarının zorlaştırılacağı gibi açıklamalar da yapıldı. İsveç de bu konuda aynı duruşu mu sergileyecek? Buna bağlı olarak siz Charlie Hebdo Dergisine yapılan saldırıyı İslam’la bağdaştırıyor musunuz?
Jens ODLANDER: Hiçbir terör saldırıyı belli bir etnik gruba veya dini inanca dayandırmak özünde doğru değildir. Paris’te yaşanan olaylar iyi okunması gereken eylemlerdir. Siyasi arenalarda bu tür olayların yaşandığı zaman sakinliği korumak ve gerçekten olan biteni anlamak lazım. Bu nedenle hemen şimdi bu soruya tüm yönleri ile cevap vermem pek sağlıklı olmayacaktır. Ancak bazı güvenlik tedbirlerinin alınacağı gerçektir.
Semihhan AYDEMİR: Son olarak İsveç’te yaşayan Türk vatandaşlarına bir mesajınız var mı?
Jens ODLANDER: İsveç’te yaşayan tüm Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarına; ülkemize sağladıkları, kültürel, ekonomik ve zenginliklerden dolayı çok teşekkür ederim. Bu açıdan kendileri ile gurur duyabilirler. Ayrıca şunu da eklemem gerek ki, İsveç’e en hızlı şekilde entegre olan topluluk Türk topluluğudur. Bu anlamda da oldukça mutluyuz.
İsveç Gündemi olarak; Vatandaşlarımızın taleplerini ve merak ettiklerini kendilerine iletmemize imkân verdiği ve sorularımızı cevapladığı için Sayın Jens Odlander’a çok teşekkür ederiz ve devamında kendisi ile röportaj yapmamıza aracılık eden Tuğba Çokluk hanım efendiye, röportajımızda bize çeviri konusunda yardımcı olan Feyzullah Yılmaz arkadaşımıza ve kapılarını bize açan İstanbul İsveç Başkonsolosluğu tüm çalışanlarına teşekkür ederiz.
İsveç Gündemi
Semihhan AYDEMİR