Dünyada her 7 kişiden birinin göçmen durumda olduğunu belirten Uluslararası Göç Örgütü Genel Sekreteri William Lacy Swing, uluslararası bir araştırma şirketine yaptırdıkları ankette, göçmen karşıtı duyguların en çok Avrupa’da yaygın olduğunun ortaya çıktığını açıkladı.
2016’da İstanbul’da gerçekleştirilecek Dünya İnsani Yardım Zirvesi’nin ön hazırlığı için Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de bir araya gelen uluslararası örgüt ve ülke temsilcileri, göçmenlik ve göçmenlere yardımı konuştu. Uluslararası Göç Örgütü Genel Sekreteri William Lacy Swing de toplantıya katılanlar arasındaydı. Swing, toplantıyı takip etmek için Budapeşte’de bulunan Yeni Şafak Muhabiri Çetiner Çetin’in sorularını cevapladı.
Dünyanın farklı bölgelerinde krizler yaşanıyor. İnsanlar göç ediyor. Türkiye, göçün ana üslerinden biri. Bu gelişmeleri engellemek için aklınızda nasıl bir plan var?
Sorunuz durumu çok doğru tespit ediyor. Şu anda yaklaşık bir milyar insan göçmen konumunda, bu, tarihin en yüksek seviyesi demek. Göçmenlerin dörtte biri uluslararası sınırları geçiyor, geri kalanı ise ülke sınırları içerisinde hareket ediyor. Bir başka deyişle her yedi kişiden biri göçmen. Tabir-i caizse oyun planımızın üç parçası var: Birincisi, silahlı çatışma ve siyasi baskılar gibi nedenlerle zorla yerinden edilen insanların sayısını azaltmak. İkincisi, yetenekli insanların mesleki nedenlerle hareketini kolaylaştırmak. Üçüncüsü ise tüm göçmenlerin haklarını garanti altına almak. Bu anlamda farklı alanlarda yoğun çalışma faaliyetleri sürdürüyoruz, ama her şeye rağmen yeterli değil.
TARTIŞMANIN DİLİ DEĞİŞMELİ
Avrupa’da İslamofobinin yükselişte olduğunu ve göçmenlere yönelik saldırıların arttığını görüyoruz. İnsanların sadece bir yere yerleştirilmesi yetmiyor. Bu aşamadan sonra siyasi olarak ne yapılabilir?
Bu sorunuz çok önemli. Size çok direkt bir cevap vereyim: Biz, iki büyük adım atılması gerektiğini düşünüyoruz. İlk hedefimiz İslamofobi ve göç tartışmasının dilini değiştirmek. Mevcut çekincelerin birkaç sebebi var. Öncelikle küresel ekonomik durgunluk, göçmenlerin geldikleri ülkede istihdam imkânlarını o ülkelerin vatandaşlarından alacakları endişesini doğuruyor. Ayrıca insanlar, küreselleşmenin etkisiyle kişisel ya da ulusal kimliklerini kaybetmekten korkuyorlar. Bu endişeler, İslamofobi dâhil bir dizi göçmen karşıtı hissiyatın ortaya çıkmasına neden oldu. Bizim çok çalışıp, bu endişelerin yersiz olduğunu ortaya koymamız gerekiyor.
GÖÇMEN KARŞITLIĞI EN ÇOK AVRUPA’DA
Ayrıca bazı ülkelerde insanların yabancı sayısındaki artışı kabul edemeyecekleri yönündeki düşüncelerine cevap vermemiz gerekiyor. Yakınlarda uluslararası bir kamuoyu araştırma şirketine yaptırdığımız anket, göçmen karşıtı duyguların en çok Avrupa'da yaygın olduğunu ortaya çıkardı. Bu durum, Avrupa'nın göç veren bir bölge olmaktan göç alan bir kıtaya dönüşmesiyle yakından bağlantılı. Eylül ayında İstanbul'da yapacağımız bir toplantı ile bu konuda daha net çıkışlar yapmamız gerekecek. Aslında Avrupa'nın ve Batının artık bu konuda başta sosyolik, siyasi olmak üzere bir çok noktada açılımlar yapması şart.
Türkiye tek başına çok büyük iş yaptı
Türkiye’nin yanı başında devam eden çatışma ve iç savaş, dördüncü yılını dolduruyor. Ülkemiz yaklaşık 1.8 milyon insana ev sahipliği yapıyor ve bu insanların önemli kısmı, fırsatını bulduğu takdirde Avrupa ülkelerine gitmek istiyor. Artık her gün yüzlerce kişinin teknelerde öldüğüne dair haberlerle karşılaşıyoruz. Bu durum bize gösteriyor ki kaçak göçmenlerin geçişini önleme konusunda güvenlik politikaları yetersiz kalıyor. Ortadoğu’da yaşanan krizle ilgili geliştirdiğiniz bir model var mı?
Öncelikle Türkiye halkını ve hükümetini sınırları açık tuttukları, çok sayıda Suriye vatandaşını kabul ettikleri ve yaptıkları diğer çalışmalar nedeniyle en içten şekilde tebrik etmek istiyorum. Bunu her oturumumuzda her fırsatta dile getiriyorum. Türkiye tek başına çok büyük iş yaptı. Öncelikle göçmenlerin ne kadar zor durumda olduğu konusunda dünyanın dikkatini çekmeye çalışıyoruz. Aralık ayında yayınladığımız raporda 2014 yılı içerisinde 3000’den fazla insanın Akdeniz’de hayatını kaybettiğini tespit ettik. Bunların büyük çoğunluğunu Suriyeliler ve Eritre Devleti’nden gelenler oluşturuyor. Suriye’den göçmen akınını durdurmanın birincil yolu, silahlı çatışmaları sona erdirmekten geçiyor. Ama maalesef bu konuda atılan önemli bir adım yok. Ayrıca diğer komşu ülkeler ve özellikle Avrupa’nın daha çok mülteciyi kabul etmesi gerekiyor. Ve yine maalesef bunda da beklentiler halen karşılanmadı. Bunlara ek olarak ‘insani vize’ ve ‘geçici koruma statüsü’ gibi yeni konseptler geliştirerek Türkiye, Lübnan, Ürdün ve Irak’ın sığınmacılara sundukları hizmetlere destek vermek gerekiyor. Bu konuda ise Türkiye her noktada destek ve önerilere açık bir ülke durumunda. Zira bu çalışmalar, ülkeniz için devasa bir ekonomik maliyeti beraberinde getiriyor.
Göç ile birlikte terör de gelmiyor
Kaçak göçlerin sadece insani boyutu olmadığı, terör tehdidini beraberinde getirdiği ifade ediliyor. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?
“Göçmenler terörü beraberinde getiriyor” gibi bir cümleye kesinlikle katılmıyorum. Bu düşünce, göçmenlerle ilgili doğrulanmamış ve basmakalıp bir algıdan kaynaklanıyor. Göçmenlerin terörizmi beraberinde getirdikleri gibi bir bilgi elimizde bulunmuyor. Böyle bir olasılığı göz ardı edemeyiz. Ancak böyle bir durum olduğunu varsaymamız mümkün değil. Göçmenlerin büyük çoğunluğu zor durumda bulunuyor ve göç ettikleri ülkelerde sorun yaratmak arzusunda değiller.
ÖNYARGI VE EFSANE
Göçmenlerle ilgili birçok önyargı ve efsane duyuyoruz. Birincisi terörist oldukları, bir başka iddia, beraberlerinde hastalık getirdikleri. Geldikleri ülkenin vatandaşlarının elinden istihdam imkânlarını alacakları söyleniyor. Bu önyargıları kabul etmiyoruz. Avrupa ülkeleri başta olmak üzere Batı bu konuda daha gerçekçi olmalı.
AFAD’dan çok şey öğrendik
AFAD, özellikle kamp yönetimi ve koordinasyon alanında harika işler çıkarıyor. Bizler Kobani için neler yapılabilir diye masada düşünürken AFAD bölgede harekete geçmişti bile. Geçtiğimiz yıl AFAD’ın çalışmalarına yaklaşık 5 milyon dolar katkıda bulunduk. 2015 yılında daha çok finansal destek vermeyi planlıyoruz. Türkiye halkına ve hükümetine sadece şunu söylemek istiyorum: Yaklaşık iki milyon insanı kabul ederek ortaya koydukları cömertlik ruhu için minnettarız. AFAD’dan çok şey öğreniyoruz. AFAD en hızlı organize olan bir kurum.
132 devlet UGÖ üyesi
Göçmenlere acil durum yardımı, mültecilerin yeni bir ülkeye yerleştirilmesi, gönüllü geri dönüşlere destek, göçmen sağlığı, para gönderme ve yasal göç seçeneklerinin desteklenmesi gibi alanlarda faaliyet gösteren Uluslararası Göç Örgütü (UGÖ), 1951 yılında II. Dünya Savaşı’nın etkisiyle göç etmek zorunda kalan insanlara yardım amacıyla kuruldu. Merkezi İsviçre’nin Cenevre şehrinde bulunan ve hükümetlerarası bir kuruluş olan UGÖ, gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerden toplam 132 üye devletten oluşuyor.
Kaynak: Yeni Şafak | Çetiner Çetin